Sosyal Medya Asosyal Çocuk

 

        Her türden bilgiyi bireye ve topluma aktaran, bireyi eğlendirme, bilgilendirme ve eğitme gibi üç temel işlevi yerine getirme sorumluluğuna sahip görsel, işitsel ve hem görsel hem işitsel araçların tamamına medya denilmektedir. Sosyal medya kavramı ise günümüzde bu bilginin elektronik ortamda sunulması anlamında kullanılmaktadır. Çağımızın teknoloji ve internet çağı olması sosyal medya diye adlandırılan bu yeni medya türünün geleneksel medya anlayışının çok ötesine geçmesine sebep olmuştur. Türkiye’de ortalama günlük gazete satışı 3 milyon (sayıya ücretsiz dağıtılan gazetelerde dahildir) civarında iken, sosyal medya denilince akla ilk gelen Facebook’un 80 milyon nüfuslu ülkemizde 50 milyon civarı kullanıcısı vardır.

 

  Resmi verilere göre;
  • Dünya üzerinde 2,17 milyar Facebook kullanıcısı bulunmaktadır.
  • Türkiye’de ise 56 milyon kullanıcı kitlesine sahiptir.
  • En çok üye sayısı ise 1. Hindistan 2. ABD 3. Brezilya ve 9. Türkiye
  • Siteye her ay yüklenen fotoğraf sayısı ortalama 3 milyardan fazla
  • Her kullanıcının sitede günlük geçirdiği süre ortalama 65 dakika
  • Ülkemizde kullanıcı grubunun %52’sini okul çağı gençler (13-24 yaş) oluşturmakta

       Peki, adı sosyal medya olan ancak sosyalliği sadece sanal olmakla sınırlı kalan ve kullanıcılarını günden güne tamamen asosyalleştiren bu çılgınlık neden bu kadar popüler oldu? Neydi kullanıcı sayısını katlayarak artıran, onları fanatiklik derecesinde kendisine bağlayan sebep?

       Aslında her bireyin kendince bir cevabı bulunmakta. Kimi ben hepinizden farklıyım ve ben buradayım demek ister. Kimi yıllarca birileri tarafından fark edilememiş olmanın eksikliğiyle sürekli olarak kendisini anlatmak ister. Kimi o şişkin egosunu tatmin etmek ister. Kimi de gittikçe içine kapanan şehir hayatının sınırlarını genişletmek ister.

       Sınırlarını öyle bir genişletmiştir ki biraz ufka doğru baktığında şu manzarayla karşılaşacaktır aslında; ortada bir sınır kalmamış ve evinin kapılarını tüm dünyaya aralamıştır. Hem de hiç kapanmamak üzere… Bunun farkında olmayan bireyler özel hayatlarını sosyal medyada yayınlamaya devam ettikçe “özel hayatın röntgenlenmesi” sıradan ve kabul edilebilir bir hal almaya da devam edecektir. Sosyal medyanın en büyük silahı, geleneksel medyadan farklı olarak bireyin izleyici konumundan çıkıp etkileşime geçmesi oldu. İnsanlar haber izlemekten, okumaktan çok olayların içinde olma, pasif dinleyici olmaktan çok görüşlerini, tepkilerini sunma açlığını giderdi. Ve her geçen gün fanatizm boyutunda kullanıcılar kazanmaya devam etti.

    Amerikan Pediyatri Akademisi "Facebook, gerçek hayatta olup bitenleri çarpıtılmış biçimde yansıttığı için, çocuk için kalabalık okul kantininde hep tek başına kalmaktan daha zararlı olabilir" derken tüm ebeveynleri ve bizleri gelecek tehlikeler için uyarıyordu aslında.
      Facebook’ta en büyük tehlikelerinden biri de, çocuklarımızın kendine olan güveninin sarsabileceği gerçeği.  Çocuklarımız Facebook’ta sürekli başkalarının abartılı başarılarını izleyerek bilinçaltında kendilerine değersizlik duygusu aşılamaktadır. Facebook’un temelini “ben buradayım” olgusu teşkil ettiği için Ego – benlik duygusunu aşırı şekilde yükselttiği, ödül ve beğenilme merakını ileri derecede ön plana çıkardığı, dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon problemlerine yol açtığı uzmanlarca ifade edilmektedir.
 

        Facebook bağımlılarını bekleyen kötü son ise; Facebook’ta çok vakit geçiren çocukların narsist davranışlar içerisine girmeleri (narsist: kendini beğenmiş, bencil, kendini toplumdan soyutlamış kişi) olarak gösterilmektedir. Bu yukarda saydıklarımız Facebook’un sadece öne çıkan başlıca tehlikeleridir. Uzmanların ifadesine göre henüz sosyal etkileri tam olarak ortaya çıkmamış olup önümüzdeki yıllarda toplumda meydana getireceği değişiklik ve sosyal yıkımla ilgili birçok senaryo türetilmektedir.

        Zararlarından sadece çocuklarımız açısından öne çıkan yönleriyle bahsetmeye çalıştığımız bu gizli tehlikenin elbetteki faydalarını da göz ardı etmemek lazım. Faydaları da ancak bilinçli kullanımla ortaya çıkmaktadır. Ancak şu da unutulmamalı ki sağladığı küçük faydaların yanında yaşattığı bireysel ve toplumsal çöküş ürkütücü bir çoğunluktadır.

    İSTANBUL - 2016 
    (Verilerin Güncellenmesi: 2018)